Trump göz dikti; gündeme geldi… Uzmanlar tüm detayları ile Odatv’ye anlattı: Anlaşmaya gerek mi var… Gözden kaçan tehlike

ABD’nin Çin ve Rusya ile yürüttüğü müzakerelerin sonuçsuz kalmasının ardından Türkiye’nin, Eskişehir-Beylikova’daki nadir toprak elementlerinin geliştirilmesi konusunda ABD ile yeni bir stratejik iş birliği arayışına girildiği iddia edildi.

Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanlığı görevine gelmesinin ardından Ukrayna’ya “yüz milyarlarca” dolar verdiklerini dile getirerek Fox News’e “Onlara 500 milyar dolar değerinde nadir toprak elementleri istediğimi söyledim. Onlar da bunu kabul etti. En azından artık aptal gibi hissetmiyoruz. Aksi takdirde aptal durumuna düşeriz. Onlara dedim ki, ‘Bir şeyler almak zorundayız. Bu parayı ödemeye devam edemeyiz’ dedim” açıklamasında bulunmuş ve konu dünya gündemine gelmişti.

“TÜRKİYE BU KONUDA BAKİR BİR ÜLKE İLERİDE REZERVLERİN ARTMA DURUMU VAR”

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel, Türkiye’nin nadir toprak elementi rezervlerini, değerini ve stratejik önemini Odatv’ye anlattı.

Ayhan Yüksel, Türkiye’nin rezerv konusunda güncel bir veri paylaşmadığını belirterek, “Şimdi bizim bilinen, sonuçlandırılmış rezervimiz Eskişehir Beylikova’daki 695 milyon tonluk saha, oradaki rezerv. Bu, buradaki elementin büyük bir kısmı barit ve flörittir. Diğer kısmı, dört tane elementi barındıran nadir toprak oksitleri ile uranyum ve toryumdur. Onunla ilgili detaylı veri, ne yazık ki Eti Maden İşletmeleri tarafından kamuoyuna açıklanmadı. Ama geçmiş dönemin bakanı 695 milyon ton rezervi açıkladı. Bununla birlikte Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) açık kaynaklarına baktığımızda, Malatya, Kuluncak’ta, Sivas’ta ve Burdur’da nadir toprak elementi rezervlerinin tespit edildiği söyleniyor” dedi.

Türkiye’nin henüz madenler konusundaki aramalarının devam ettiğini vurgulayan Yüksel, “Türkiye bu konuda bakir bir ülke; henüz aramalarını tamamlamış bir ülke değil. Bu nedenle ileride rezervin artma ihtimali vardır. Şu anda bilinen, somutlaştırılmış saha Eskişehir Beylikova’daki sahadır ve Eti Maden İşletmeleri tarafından işletilmektedir. Burada barit çıkarılıyor ve şu anda orada bir pilot tesis kuruldu. Pilot tesis, yani büyük tesisin küçük bir örneğidir. Yıllık 1200 ton kapasitesi vardır” ifadelerini kullandı.

“ENERJİDE BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR”

Fosil yakıtların tükenme aşamasında olduğunu vurgulayan Yüksel şu ifadeleri kullandı:

“Burada şu aşamada barit ve florit, flotasyon yöntemi dediğimiz zenginleştirme yöntemlerinden biriyle elde ediliyor. Nadir toprak elementlerimiz ise konsantre halde elde ediliyor. Bunun içinde dört tane nadir toprak elementi var. Ancak bu dört element ayrıştırılamıyor. Türkiye’de ne yazık ki bu teknoloji şu aşamada yok. Anlaşmaya gelecek olursak, biliyorsunuz Trump’ın Zelenski ile görüşmesinde dünyanın gündemine geldi bu nadir toprak elementleri. Şimdi nadir toprak elementleri nedir, nerede kullanılıyor, aslında onu açarsak bu anlaşmanın önemi orada anlaşılacaktır. Biliyorsunuz enerjide büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Fosil yakıtlar hem azalıyor hem de ileride bitme ihtimali var. 50 yıllık bir ömürlerinin olduğu söyleniyor. Ayrıca çevresel sorunlar nedeniyle enerjide bir dönüşüm yaşanacak. Bu da neye kayacak? Yenilenebilir enerjiye. Ama enerjide yaşanan en önemli sorun, enerjinin depolanması sorunu. Son zamanlarda gelişen teknolojiyle birlikte enerjinin depolanması sorunu da çözülmeye başlandı.”

“YAŞANAN DÖNÜŞÜM İLE NADİR TOPRAK ELEMENTLERİNİN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI”

Teknolojide yaşanan dönüşümle beraber bu elementlerin değerinin ortaya çıktığını söyleyen Ayhan Yüksel, “Cep telefonu bataryaları, otomobil bataryaları derken teknolojide bir dönüşüm yaşandı. Elektrikli otomobiller ve diğer elektrikli, kablosuz aygıtlar geliştirilmeye başlandı. İşte burada da nadir toprak elementlerinin önemi ortaya çıktı” şeklinde konuştu.

“ABD BU ELEMENTLER KONUSUNDA TÜRKİYE KADAR ŞANSLI DEĞİL”

Yüksel ayrıca ABD’nin bu elementler konusunda şanssız olduğunu belirterek “Bu bakımdan gelecekte kullanılacak yenilenebilir enerjilerin depolanabilmesi için bu elementler çok büyük önem arz etmeye başladı. Dünyada birinci sırada Çin var. Akabinde Türkiye, Vietnam, Brezilya ve Rusya geliyor. Rakamlar Rusya’yı gösteriyor ama bu Ukrayna’yı da kapsıyor mu? Eski Sovyet Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra bazı kayıtlarda Rusya geçiyor, bazı kayıtlarda Sovyetlerin diğer ülkeleri. Amerika, Avrupa Birliği ve Japonya gibi ülkeler nadir toprak elementi rezervleri konusunda bu ülkeler kadar şanslı değiller. Bu kadar rezervleri yok ama teknolojileri var” dedi.

“MADEN KANUNU AÇISINDAN TÜRKİYE YABANCI SERMAYEYE SONUNA KADAR AÇIK”

Türkiye’nin maden işletilmesi ve ham madde işlenmesi konusunda yabancı sermayeye açık olduğunu belirten Ayhan Yüksel şu sözleri kullandı:

Bu nedenle de bu ham maddeye ihtiyaçları var. Zelenski ile yapılan görüşmede, biz Ukrayna’nın maden mevzuatını bilmiyoruz. Özel bir uluslararası anlaşma ihtiyacı olabilir. Ama Türkiye’de şunun altını çizerek söylemek istiyorum: Bugün bir Amerikalı, Kanadalı, Avrupalı veya Japon şirketin gelip Türkiye’de madencilik yapması için önünde hiçbir engel yok aslında. Türkiye, 2002’li yıllarda yabancı sermaye üzerinden yapılan düzenlemelerle tütün kanunu, şeker kanunu, maden kanunu, iş kanunu gibi birçok yasayı değiştirdi ve yabancı sermayeye kapılarını sonuna kadar açtı. Şu anda Türkiye’de böyle bir anlaşmaya bile ihtiyaç yok.

Belki de o nedenle gaz anlaşması gündeme geldi, nükleer iş birliği anlaşması gündeme geldi ama basına yansımadı. “Bir de nadir toprak elementleriyle ilgili anlaşma yapıldı” deniliyor. Ancak bu Beylikova’daki rezervin Amerikan şirketlerine veya Amerikan hükümetine açılması için bir anlaşma yapılması gerekiyor. Bu, özelleştirme yoluyla mı yapılır, işletmenin devriyle mi yapılır, o belli değil ama maden kanunu açısından Türkiye yabancı sermayeye sonuna kadar açık.

“TÜRKİYE’NİN ELİNDE 6 FARKLI TOPRAK ELEMENTİ VAR”

Türkiye’de 6 farklı nadir toprak elementinin bulunduğunu aktaran Ayhan Yüksel, “Dünya üzerinde 17 farklı nadir toprak elementi bulunuyor. Şu anda Türkiye’de bilinen Beylikova’daki nadir toprak elementlerinin dört tanesi var, bir de uranyum ile toryumu eklersek altı oluyor. Ancak şu anda toryumun nükleer santrallerde kullanımı henüz geliştirilmedi ama geliştirilmesi yönünde çalışmalar sürüyor. Madeni üretip ham ya da konsantre bir şekilde yurt dışına ihraç etmenin ülkenin kalkınmasına bir katkısı olmaz. Önemli olan, ürettiğimiz madeni ulusal sanayimizde kullanabilmemizdir. Şimdi biz bu Neodimyumu Beylikova’da çıkardık. Neodimyumdan ne yapılıyor? Mıknatıs. Mıknatıstan ne yapılıyor? Elektrik motoru. Mıknatıs yapacak teknolojimiz var elektrik motoru da yapabiliriz belki; fakat araba yapma teknolojimiz şu anda yok” ifadelerini kullandı.

Madenleri çıkardıktan sonra işleyecek teknolojiye ihtiyaç duyulduğunu belirten Yüksel şu ifadeleri kullandı:

“Bizim burada madenlerin çıkarıldıktan sonra, bu sadece nadir toprak elementleri için değil, krom için de geçerli. Kromdan Ferrokrom yapamıyorsanız, paslanmaz çelik yapamıyorsanız, paslanmaz çelikten beyaz eşya veya otomobil yapamıyorsanız ülkenin kalkınmasına çok katkısı yoktur. Türkiye’nin en önemli sorunu, ürettiği madenleri ulusal sanayisinde işleyecek teknolojiye sahip olmamasıdır. Bu nedenle madenden elde ettiğimiz katma değer, hiçbir zaman istediğimiz seviyeye çıkmıyor.

Biz şimdi, diyelim ki neodyumu sattık Amerika’ya. Amerika oradan mıknatıs yaptı, elektrik motoru yaptı, araba yaptı; sonra gelip bize arabayı satacak. Biz bunu onlara bir birim fiyatla satıyorsak, sonra 100 birim fiyatla geri alacağız, anlatabiliyor muyum? Yani burada önemli olan, bu madenlerin ulusal sanayide, yani bizim elektrikli araç, elektrik motoru, mıknatıs yapacak sanayimizin olması gerektiğidir.”

“ELEMENTLERİ TEKNOLOJİK OLARAK AYRIŞTIRAMIYORUZ”

Elementleri ayrıştıracak teknolojiye henüz tam anlamıyla sahip olmadığımızı vurgulayan Maden Mühendisleri Odası Başkanı, “Mesela orada uranyum var. Eğer biz kendi nükleer santralimizi yapacaksak o zaman bir anlamı olur. İleride Akkuyu’daki nükleer santralde kullanılabilir mi? Kullanılabilir ama şu anda Türkiye’de sorun şu: Mesela Beylikova’da nadir toprak oksitlerini karışım halde elde edebiliyoruz. Orada dört element var, ama bu dört elementi teknolojik olarak ayırt edemiyoruz, ayrıştıramıyoruz. ‘Solvent extraction’ dediğimiz bir zenginleştirme yöntemi var; bu teknoloji Türkiye’de yok. Teknolojiyi transfer edebilir miyiz diye araştırdığımızda da kimse bu teknolojiyi bize satmıyor. Onlar bize diyor ki: ‘Siz çıkardığınız nadir toprak elementlerini konsantre halde bize satın, biz size ürünlerini satarız'” dedi.

Madenciliğin ardından gelen aşamalardaki zayıflığımızı yineleyen Yüksel, “Bu nedenle bu teknoloji çok önemli. Yeni ve stratejik bir teknoloji olduğu için kimse de paylaşmak istemiyor. Türkiye’nin madencilik konusunda çok sorunu yok. Türkiye’nin asıl sorunu madencilikten sonraki aşamalarda, yani metalurji, kimya, elektrik, elektronik ve bilgisayar sanayisinde başlıyor. Bu alanlarda biz bu madenleri kullanacak sanayi altyapısına sahip değiliz. Yani var, 3-5 tesis var ama ürettiğimiz madenin tamamını işleyecek kapasitede değiller” şeklinde konuştu.

“TRUMP İLE BİR ANLAŞMAYA GEREK YOK”

Trump ile yapıalcak kapsamlı bir anlaşmaya gerek olmadığı vurgusunda bulunan Ayhan Yüksel “Herkes şunu merak ediyor: ‘Trump ile böyle bir anlaşma var mı?’ Böyle bir anlaşmaya Türkiye’de gerek yok, çünkü Türkiye zaten kapılarını yabancı sermayeye sonuna kadar açtı. Asıl işlenmesi gereken konu bu. Sadece nadir toprak elementleri değil; yarın bir yabancı şirket altın da çıkarabilir, demir de çıkarabilir, krom da çıkarabilir, nadir toprak elementi de çıkarabilir. Türkiye’de şu anda bu serbest. Örneklerini de yaşadık, yakın bir dönemde yaşıyoruz. Yabancı şirketler çok rahat bir şekilde geliyor, burada altın çıkarabiliyorlar. Bunun için Kanada ile yapılmış özel bir uluslararası anlaşma yok. Geliyor bir şirket, Türkiye’de bir şirket kuruyor. Kanun buna izin veriyor. Daha sonra maden arama ruhsatı alıyor. Maden kanunumuz buna izin veriyor. Madeni bulduğunda da ‘Ben bunu işleteceğim’ dediğinde, işletiyor” dedi.

10 MİLYAR DOLARLIK ÜRETİM POTANSİYELİNE MENZİL ENGELİ

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Üçüncü, Odatv’ye yaptığı açıklamada, Eskişehir-Beylikova’daki nadir toprak elementlerinin çıkarılması ve ayrıştırılması için gereken ileri teknolojinin Tayvan üzerinden temin edilerek Eti Maden İşletmeleri’ne sunulduğunu belirtti.

Üçüncü, söz konusu teknolojinin, KTÜ Trabzon Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren Kültür Bilimleri Akademisi Teknoloji Geliştirme, Transfer Uygulama ve Mühendislik Hizmetleri Ticaret Ltd. Şti. tarafından geliştirildiğini ifade etti. Ancak Üçüncü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı içindeki menzil yapılanmasının bu sürecin ilerlemesine engel olduğunu öne sürdü.

Prof. Dr. Üçüncü, nadir toprak elementlerinin çıkarılması sırasında çevreye zarar veren Solvent Ekstraksiyonu yöntemi yerine, daha çevreci ve çağdaş bir teknoloji olan Sürekli Kromatografi yönteminin uygulanması gerektiğini vurguladı. Bu yöntemin aynı maliyetle kurulabildiğini, saflaştırma oranının daha yüksek olduğunu, ayrıca Türkiye’de bu teknolojiyi geliştirebilecek kurumların bulunduğunu ve yıllık 10 milyar dolarlık üretim potansiyeli taşıdığını ifade etti.

Orçun Ak

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir